Struma Batığının Teknik Dalış Yöntemi Kullanılarak Belgelenmesi

Struma Olayı

Romanya’nın Köstence limanında, Musevi mültecileri Filistin’e götürmek üzere hazırlanan gemilerden biridir Struma. İngiliz yapımı, Panama bandıralı, Bulgar mürettebatlıdır ve Pandelis isimli Yunanlı bir tacirin mülkiyetindedir. 1941 yılına gelindiğinde, son yolculuğuna çıkmadan önce, Bükreş’te ‘Campania Mediteranea de Vapores Limitada’ acentasına bağlı bulunmaktadır.Yaklaşık 46 metre boyunda, 6 metre eninde, brüt 227 ton bir gemidir. Son derece eski bir tekne! 1867 Newcastle tersanelerinde inşa edilmiş, altyapısı sac, süper strüktürü ahşap bir tekne. Nazi soykırımından kaçmak pahasına, son kuruşlarını ödeyerek bu gemiye binen 769 insan, 15 Aralık 1941 günü Sarayburnu açıklarına gelir dayanır.

Struma yolcuları Türkiye ve İngiltere arasındaki siyasi pazarlıkların sürdüğü yaklaşık 2,5 ay boyunca karantina koşulları altında bu limanda bekletilir. İstanbul’da kaldığı süre içinde, bir kaç şanslı yolcu, çeşitli gerekçelerle bu talihsiz gemiden kurtulmayı başarır. 800’e yakın yolcu ve mürettebatla Köstence’den gelen gemi, siyasi pazarlıkların beklenen neticeyi vermemesi sonucu, 1942 yılının şubat ayında bu limandan koparılarak, geldiği yere, Karadeniz’e iade edilir. Ertesi gün, İstanbul Boğazı açıklarında infilak ederek batar. İleriki yıllarda yapılan araştırmalar, bir Sovyet denizaltısı tarafından torpillendiği yolundadır. Faciadan bir tek kişi kurtulur. İstanbul’da tedavi gören David Stoliar, daha sonra Filistin’e gider. Orada evlenir, İngiliz ordusunda üniforma giyer. Halen ABD’nin Oregon eyaletinde yaşamaktadır.

Yolcu ve mürettebatıyla Karadeniz’in karanlık sularında yitirilen bu gemi, bir insanlık ayıbı olarak tarihe geçer. Olay tüm dünyada tartışılır. Savaş sonrası, araştırmalara, Filistin’de ise protesto gösterilerine ve ayaklanmalara neden olur. Struma yolcularına Filistin’e giriş vizesi vermeyen Büyük Britanya’nın Sömürgeler Bakanı Lord Moyne 1944 güzünde ‘Struma faciasındaki sorumluluğu nedeniyle- bir suikast sonucu öldürülür.Gerçekten de İngiliz Dışişleri arşivlerindeki Türkiye-İngiltere yazışmaları, bu facianın asıl sorumlusu olarak, Orta-Doğu çıkarlarını yitirmek istemeyen İngiltere’nin katı tutumunu gösterir. Türkiye’nin Struma yolcularına yönelik politikası, İngiltere’nin tutumuna bağlı olarak biçimlenmiştir.

Son Gün: 24 şubat 1942

İstanbul limanında 2,5 ay karantina konumunda bekletilen Struma, Türkiye ile İngiltere arasındaki uzun ve umutsuz diplomatik pazarlıkların sonuç vermemesi üzerine 23 Şubat 1942 günü, bağlı bulunduğu sulardan koparılarak, Karadeniz’e bir römorkör tarafından çekilerek, iade edilir. Ertesi sabah, Alman tarihçi-araştırmacı Jürgen Rohwer’in iddiasına göre -ve muhtemelen yanlışlıkla-, Balkanlar’dan Adriyatik’e yapılan nakliyatı engellediğini sanan kaptan Dimitri Mihaelovitch Dantjko, SC 213 Sovyet denizaltısı’nın torpedeo subayına emrini verir, «yolla!». İşte, günün koşullarında, Struma yolcularına yaşatılan çilenin ve topyekun ölümle biten bu korkunç facianın kısa özeti.

Olayların gelişme sürecindeki en onurlu davranışlar olarak, Kızılay’ın ve musevi cemaatın -yaşanan savaş yıllarının kısıtlı koşullarına rağmen-, gemiye sağladıkları yiyecek ve giyecek yardımları gösterilebilir. Bu özverili yaklaşımlar sayesindedir ki, İstanbul Limanı’nda geçirilen 70 gün süresince, Struma’da bulunan yolculardan hastalık ve benzeri nedenlerden yaşamını yitiren olmamıştır. Doğum sancıları nedeniyle, Balat’taki Or Ahayim Musevi Hastanesi’ne kaldırılan Medea Salamonovich isimli bir bayan ise, maalesef ölü doğum yapar ancak, daha sonra, kara yolu ile Filistin’e ulaşır.

Struma projesi ve getirdikleri

Ağırlıklı olarak 2. Dünya Savaşı yıllarında Balkanlar / Orta-Doğu ekseninde yaşanan bir trajedinin en önemli taşıdır Struma, bir dönüm noktasıdır. O, göçler tarihinin değiştiği an, yeniden yazıldığı yerdir. Struma gemisi enkazının bu gün bulunması insani bir trajedinin belleklerden yeniden çekilip çıkarılmasına yol açacaktır. İkinci Dünya Savaşı’nın, nasıl gerçekleştiği halen tartışmalı bir faciasına değin, araştırmacıların önünü açacaktır.

Bir başka açıdan bakıldığında, 12 Eylül 1942’de U.156 Alman denizaltısı tarafından batırılan «Laconia» yolcu gemisinden sonra, İkinci Dünya Savaşı’nın en büyük sivil deniz faciası Struma, deniz tarihi ve batık araştırmacılığı açılarından, son yüzyılın en önemli mihenk taşlarından birisi olarak kabul edilmelidir.

Derin suda bulunan bu batığın araştırılmasında, karışım gaz teknolojileri, sualtı ulaşım araçları (DPV-Scooter) ve teknik dalış yöntemleri uygulanmıştır. Kullanılan avant-gardiste teknoloji ve yöntemler de, bu araştırmanın ayrı bir ilgi odağını oluşturmaktadır.

Projede çalışan ekip, akademik, teknik ve idari danışmanların yanında, Sualtı Araştırmaları Derneği (SAD) bünyesindeki Batık Araştırmaları Grubu (BAG) ve Teknik Dalış Takımı (TDT) içinde uzun yıllardır çalışan dalıcılardır. Ülkemizde, çok derin suda teknik dalış disiplininde çalışabilen tek ekibi oluşturan bu dalıcılar, üç yılı aşkın süredir yaptıkları kaynak ve arşiv araştırması sonucu, son aylar içinde gerçekleştirdikleri su üstü ve sualtı çalışmaları sırasında, batığın yerini belirleyerek, görüntü taraması yöntemiyle pozitif tanımlama çalışmalarını geçekleştirmişler ve Struma batığını dünya sualtı araştırmaları tarihine kazandırmayı başarmışlardır.

Profesyonel teknolojilerle yapılan sualtı ve su üstü görüntüleme çalışmaları, bir tarihin görsel yöntemlerle insanlığa iade edilmesinin yanında, dokümanter bir çalışmanın alt yapısını hazırlamıştır.

Yapılan çalışmalar sırasında, bilim kurumları, resmi ve gönüllü kuruluşlardan destek alan araştırma ekibi, tüm sualtı gezginlerinin yardımlarına açık olmuş, katılımcı ve paylaşımcı yaklaşımları benimsemiştir.

Bu projenin gerçekleşmesinde, emekleriyle, yürekleriyle bizlere destek olan tüm dostlara teşekkür ederiz.

Levent YÜKSEL, Proje Koordinatörü

Temmuz 2000

SAD’ın özkaynakları ile gerçekleştirilmiş bağımsız bir teknik dalış projesidir.

STRUMA ÇİZİMİ